• OpenAI- ChatGPT

    Fikri Mülkiyet ve Veri Koruma

    OpenAI- ChatGPT Fikri Mülkiyet ve Veri Koruma Hukukunu Nasıl Sarsıyor?

    Yazar: Ahmet Demirtaş

    A. Giriş

    ChatGPT (‘‘GPT-3’’), OpenAI tarafından tanıtılan bir diyalog modelidir. Bu model karmaşık talimatları yerine getirebilen, araştırma yapabilen ve daha önce kendisine sorulan soruları da gözeterek geniş çaplı cevaplar verebilen bir yapay zekadır[1].
    GPT-3’ün yeteneklerini daha iyi ortaya koyabilmek adına belirtelim ki GPT-3 bir akademik makaleyi tek başına yazabilecek kapasiteye sahiptir[2]. Yazı yazma kabiliyeti dışında, GPT-3 finans, ticaret hatta hukuk dahil olmak üzere birçok alanda kayda değer tavsiyelerde bulunmaktadır[3]. Bazı yazarlar, yeteneklerini belki de abartarak GPT-3’ün ABD’de baro sınavına girmesi halinde, önemli ölçüde başarılı olacağını bile iddia etmişlerdir[4]. Bu kadar övgüye rağmen, anılan yetenekler birtakım önemli hukuki sorunları da beraberinde getirmektedir.

    İlk olarak, GPT-3 tarafından üretilen içerikler eser midir? Eğer eserse, bu eserin sahibi kimdir? İkinci olarak, acaba GPT-3 tarafından üretilen içerikler fikri mülkiyet hukuku tarafından korunabilir mi? Üçüncü olarak ise, GPT-3 büyük miktarda veriyi toplayarak içerik ürettiğinden, başka kişilerin fikri mülkiyet hakkını ihlal etmekte midir?

    Çalışmamızda, bir yandan GPT-3’ün fikri mülkiyet hukuku açısından ihtiva ettiği tehlikelere değinecek, diğer yandan ise GPT-3 tarafından üretilen içeriklerin 5846 sayılı Türk Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (‘‘FSEK’’) bakımından eser sayılıp sayılmadığını inceleyeceğiz. Son olarak, GPT-3’ün yol açabileceği potansiyel veri koruma hukuku problemlerini, özellikle büyük miktarda veri korumanın
    hukukiliğini (?) tartışacağız.

    B. GPT-3 Tarafından Üretilen İçerikler FSEK Tarafından Korunabilir Mi?

    FSEK m.1/B uyarınca eser; sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini ifade eder.

    1. Eser Sahibi Kimdir?

    İlk olarak, yapay zekanın (‘‘YZ’’) eser sahibi olup olmadığı değerlendirilmelidir. FSEK m.1/B uyarınca eser sahibinin kişiliği olmalıdır[5]. Bununla birlikte, birçok hukuk düzenine benzer şekilde, Türk Hukuku’nda da henüz YZ’ya kişilik atfedilmemektedir[6]. Bu sebeple YZ’nin FSEK kapsamında eser sahibi olamayacağı değerlendirilmektedir. Fakat o zaman üretilen içeriklerin sahibi kim olacaktır? Bu noktada üç ihtimal akla gelebilir:

     

      1. Yazılımcı eser sahibi olabilir, veya
      2. YZ’yi eğiten kişiler eser sahibi olabilir, veya
      3. Kendi yaratıcı girdilerini paylaşan kullanıcı(lar) eser sahibi olabilir[7].

     

    Her ne kadar yukarıda yer alan aktörlerin her biri eserin ortaya çıkması için önemli rol oynasa da bizce YZ’yi eğiten kişilerin eser sahibi olması yerinde olacaktır çünkü bu kişiler YZ’nin eser üretmesini sağlayan bilgi kapasitesini ona yüklemektedirler.

    2. GPT-3’ün Ürettiği Eser, Sahibinin Hususiyetini Yansıtıyor Mu?

    Eserin sahip olması gereken bu özellik eserin belirli ölçüde yaratıcı olması ve fikri bir çabayı içermesi anlamına gelmektedir[8]. Çok yakın tarihli bir kararında Yargıtay eğer eser ancak sahibi onu ürettiğinde ortaya çıkabiliyorsa, sahibinin hususiyetini taşıdığını hükme bağlamıştır. Mahkeme ayrıca sadece eserin özgün kısımlarının fikri mülkiyet hukukunun korumasından yararlanabileceğinin de altını çizmiştir[9].

    Şu anki çıktıları değerlendirildiğinde, GPT-3 çok düşük olasılıkla Shakespeare’in Hamlet’i gibi büyük sanat eserleri yaratabilir. Fakat GPT-3 tarafından üretilen içerik yine de özgün sayılabilir çünkü o, kendisine aktarılan bütün kaynakları değerlendirip daha iyi bir içerik sunmaya çalıştığından bu araştırma mekanizmasının kendisi de tıpkı çıktısı gibi özgündür. Bu sebeple, biz GPT-3 tarafından üretilen eserlerin, yeterince özgün oldukları takdirde FSEK tarafından korunabileceğine inanıyoruz.

    C. GPT-3 İçerik Üretmek İçin Başka Kişilerin Eserlerini Toplarken Telif Hakkını İhlal Ediyor Mu?

    Vurgulamak gerekir ki sayısız insan eseri, çoğunlukla eser sahibinin bilgisi veya izni olmaksızın GPT-3’ün eğitim setine dahil edilmiştir[10].  Dahil edilen bu eserlerin bazıları kamuya açık kaynak olabilir fakat bazıları ise telif hakkının koruması altında olan eserlerdir[11]. Bu eserler yazarlarının rızası dışında kullanıldığında GPT-3 fikri mülkiyet hukukunu tehdit ediyor görünmektedir.

    1. Telif Hakkı Korumasının Kapsamı

    FSEK m.21-25 arasında, eser sahiplerinin hakları detaylı olarak açıklanmıştır. Aşağıda yer alan bu haklar telif hakkı sahipleri için de geçerlidir:

     

      1. Eseri işleme hakkı
      2. Çoğaltma/Kopyalama hakkı
      3. Yayma hakkı
      4. Yararlanma hakkı

     

    Bu haklar münhasıran telif hakkı sahibine verilmiş haklardır; bu nedenle, GPT-3 eser sahibinin izni olmaksızın, başkasının eserini işleyerek yeni eser üretemez, başkasının eserini kopyalayamaz veya yayamaz.

    2. Haklı Kullanım Doktrini

    Haklı kullanım doktrini telif hakkıyla korunan materyalin eser sahibinin rızası olmaksızın, eleştiri, yorum, haber raporlaması, eğitim-öğretim veya araştırma için kullanılması anlamına gelmektedir[12]. FSEK buna ek olarak, kişisel kullanım[13] ve kamuya arz edilen yazılı ve müzikal eserlerden alıntı yapmayı da haklı kullanım kapsamında değerlendirmektedir[14].  Haklı kullanım doktrinindeki amaç telif hakkı sahibinin menfaati ile toplumun menfaatleri arasında dengeyi sağlamaktır.

    Haklı kullanım doktrininin uygulanıp uygulanmayacağını belirlemek için yargı uygulamasında dört kıstas yaygın olarak dikkate alınmaktadır[15]:

    a.  Kullanım amacı ve niteliği, özellikle ticari ve farklılaştıran şekilde kullanılıp kullanılmaması;

    b.   Telife konu eserin durumu;

    c.    Telife konu eserin hangi miktarda ve ölçüde kullanıldığı; ve

    d.  Telife konu eserin kullanılmasının eserin piyasa değerine etkisi.

    GPT-3 faaliyetleri araştırma olarak görülebilir fakat sadece bu haklı kullanım doktrininin uygulanması için yeterli değildir çünkü yukarıda yer alan kıstaslar yerine getirilmemiş gibi gözükmektedir. İlk olarak, GPT-3 ticari amaçla başkalarının eserlerini kullanmaktadır ve bu ihlal ihtimalini artırmaktadır. İkinci olarak, OpenAI her ne kadar aksini savunsa da[16], GPT-3 henüz kullandığı eserlerden yeterince farklılaşan sonuçlar ortaya çıkaramamaktadır. Eğer üretile içerikler farklı bir anlatımı veya manayı getirecek şekilde değişiklik içerirse bu haklı kullanım doktrininden yararlanma olasılığını artıracaktır. Bunun dışında, telife konu eserin, oluşturulan yeni eserdeki etkisi de önem arz etmektedir. Eğer yeni oluşturulan içerik, önemli ölçüde telife konu eserden etkilenmiş ise, bu telif hakkı ihlali olasılığını güçlendirecektir. Sonuç olarak özetle, GPT-3’ün oluşturduğu eser ne kadar özgün ve farklı olursa, o derece teli hakkı ihlali olasılığı azalacak ve haklı kullanım doktrininin uygulama alanı genişleyecektir[17].

    D. GPT-3’ün Faaliyetleri ile İlgili Olarak Oluşabilecek Potansiyel Veri Koruma Hukuku Endişeleri

    GPT-3, 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (‘‘KVKK’’’) kapsamında kişisel veri sayılan veriler de dahil olmak üzere büyük miktarda veriyi işlemek için dizayn edilmiştir. Haklı olarak şu sorular akla gelebilir: Burada hukuka uygunluk sebepleri nelerdir? Veri sorumlusu kimdir? GPT-3 veri koruma hukukunun verilerin asgarileştirilmesi, şeffaflık ve sınırlı amaçla veri işleme gibi temel prensipleriyle uyumlu mudur?

    1. GPT-3 Tarafından Toplanan Verilerin Hukuka Uygunluk Sebepleri

    GPT-3 tarafından verilen hizmetten yararlanan kullanıcılar için rıza, veri işlemenin bir numaralı hukuka uygunluk sebebi olabilir. Buna karşın asıl tartışmalı nokta GPT-3 eğitilirken ona ilgili kişilerin rızası olmaksızın aktarılan kişisel verilerdir. Bu halde, kişisel verilerin ilgili kişiler tarafından alenileştirdiği ve bu sebeple veri işlemenin KVKK m.5 (2) (d) ve Avrupa Genel Veri Koruma Tüzüğü (“GDPR”) uyarınca hukuka uygun hale geldiği iddia edilebilir[18]. Bununla birlikte, GPT-3 tarafından aleni veriler kullanılarak işlenen veriler amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü veri işleme prensibini ihlal etmiş olacaktır çünkü ilgili kişiler muhtemelen verilerinin YZ faaliyetleri kapsamında işlenmesi amacıyla verilerini alenileştirmemiştir. Dolayısıyla, bu gibi durumda ilgili kişinin rızası olmaksızın kişisel veri işlenmesi veri koruma hukukunun ihlali olarak görülecektir.

    2. Veri Sorumlusu Kimdir?

    Veri sorumlusu veri işleme amaç ve vasıtalarını belirleyen gerçek veya tüzel kişi olarak tanımlanmaktadır. Bu olayda, OpenAI veri sorumlusudur çünkü bu YZ şirketi veri işleme amaçlarını ve hangi şekilde verilerin işleyeceğini kararlaştırmaktadır.

    3. Veri Koruma Hukukunun Temel Prensipleri ve GPT-3

    Kanaatimizce, GPT-3 en az üç temel veri koruma hukuku prensibini ihlal etmektedir. İlk olarak, GPT-3 faaliyetleri doğrudan sınırlı amaçla veri işleme prensibiyle çelişmektedir. Bu prensip kişisel verilerin ‘‘Belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenmemesini öngörmektedir’.’ Öte yandan, GPT-3 aleni verilerin hangi amaçla alenileştirdiğini dikkate almadan, bu amacın tamamen dışında ve kendi ticari amacı için aleni verileri kullanmaktadır.

    İkinci olarak, GPT-3 tarafından icra edilen faaliyetler verilerin asgarileştirilmesi ilkesini de ihlal eder. Verilerin asgarileştirilmesi ilkesi, verilerin işlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olarak işlenmesi anlamına gelmektedir. Buna karşın, GPT-3 çok fazla veriyi gerekli olup olmadığını dikkate almaksızın işlemektedir.

    Üçüncü olarak, GPT-3’ün faaliyetleri şeffaflık ilkesini de ihlal etmektedir. Bunun sebebi karar alma sürecinin nasıl gerçekleştiğine ilişkin bilgi eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Kullanıcılar karar alma süreci ve yapısıyla ilgili sınırlı bilgiye sahiptir. GPT-3 diğer YZ çözümleri gibi daha şeffaf bir yapıda olmalıdır.

    Bunun dışında, verilerin hukuka uygun işlenmesi, verilerin doğruluğu ve sınırlı süre verilerin muhafaza edilmesi gibi prensiplere de ne derece uyulduğu tartışılabilir. Bu bilgiler ışığında, GPT-3’ün mevcut yapısının veri koruma dostu olmadığı ve veri koruma otoriteleri tarafından çeşitli soruşturmalara maruz kalabileceğini söyleyebiliriz.

     


    [1] Fei Sun, ‘‘ChatGPT, the Start of a New Era: A Bright and Gloomy Future’’, 2022, s.2.

    [2] GPT Generative Petrained Transformer, Almira Osmanovic Thunström, Steinn Steingrimsson, ‘‘Can GPT-3 Write an Academic Paper on Itself, with Minimal Human Input?’’, 2022, s.6.

    [3] Michael Dowling, Brian Lucey, ‘‘ChatGPT for (Finance) Research: The Banarama Conjecture’’, 2023, s.2.

    [4] Michael Bommarito, Daniel Martin Katz, ‘‘GPT Takes the Bar Exam’’, 2022, s.9.

    [5] Her ne kadar FSEK’te gerçek ve tüzel kişilerin eser sahibi olabileceği izlenemi varsa da bazı yazarlar sadece gerçek kişilerin eser sahibi olabileceğini iddia etmektedirler. Tartışma için bknz: Mustafa Zorluel, ‘‘Artificial Intelligence and the Copyright’’, 2019, s.318.

    [6] ABD için bknz: Simon Chesterman, ‘‘Artificial Intelligence and the Limits of Legal Personality’’, 2020, s.19, Fransa için bknz: Clemence Lapotre, Celine Bey, ‘‘Artificial Intelligence in France’’, 2022, s.3

    [7] Arthur Roberts, Alain Godements, ‘‘Who Owns the Copyright in AI-generated Art?’’, 2022, s.2

    [8] Osman Gazi Güçlütürk, Rifat Cankat, ‘‘Yapay Zekâ ile Oluşturulan Ürünlerin Eser Niteliği ve Eser Sahipliği Meselesi’’, 2021, s. 208.

    [9] Yargıtay 11.HD, E.2021/8676, K.2022/3718, T.11.5.2022.

    [10] Carol Hayes, ‘‘Did a Robot Write This Title? Creativity, Ownership, Justice and Copyright Law’’, 2022, s.2.

    [11] Ibid, 2.

    [12] Diana Bikbaeva, ‘‘AI Trained on Copyrighted Works: When Is It Fair Use?’’, 2023, s.3.

    [13] FSEK m.38.

    [14] FSEK m.35.

    [15] Benjamin L. W. Sobel, ‘‘Artificial Intelligence’s Fair Use Crisis’’, 2020, s. 5.

    [16] Comment of OpenAI LP, Comment Regarding Request for Comments on Intellectual Property Protection for Artificial Intelligence Innovation Docket No. PTO-C-2019-0038, s.5.

    [17] Sobel, ibid, s.5.

    [18] Bkz. GDPR m.9 (2) (e) ve m. 86.

     

     

     

  • Bir Bakışta 2023

    Türkiye’deki Hukuki Gelişmeler: Bir Bakışta 2023

    Yeni bir yıla tüm hızımızla başlarken, bu yılın henüz başında gerçekleşen ve ilerleyen günlerde gerçekleşmesi beklenen -ve özellikle çalıştığımız sektörleri ilgilendiren- hukuki gelişmeleri paylaşmak istedik.

     

    Çeşitli Parasal Sınırlarda Güncellemeler

    2023 ile birlikte, istinaf ve temyiz sınırlarından idari para cezalarına birçok parasal sınırda güncelleme oldu.

    Sermaye piyasası mevzuatında da birçok sınır benzer şekilde değişti. Aşağıda, Sermaye Piyasası Kurulu’nun 30 Aralık 2022 tarih 2022/74 sayılı bülteninde yayımlanan duyuru ile bahse konu mevzuatta meydana gelen değişikliklerden bazılarına yer verilmiştir:

    İlgili Düzenleme

    2022 Değeri (TL)

    2023 Değeri (TL)

    Bir kitle fonlama platformunun kuruluş ve listeye alınması için gerekli asgari sermaye

    1.362.000

    5.000.000

    Paya ve borçlanmaya dayalı kitle fonlamasında nitelikli yatırımcı olmayan gerçek kişilerin yatırım sınırı

    68.100

    150.000

    Paya dayalı kitle fonlamasında fon talep tutarı

    1.362.000

    3.000.000

    İzahname hazırlama muafiyet sınırı (birim nominal değer – toplam satış bedeli)

    743.039 – 20.000.000

    1.656.457 – 45.000.000

    Kayıtlı sermaye sistemine geçiş için gerekli asgari sermaye tutarı

    10.000.000

    30.000.000

     

    Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Sektörü’nde Hızlı Bir Başlangıç

    Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları, yılsonunda yeni düzenlemelere uyum için yoğun bir çaba sarfetmişti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, tam da bu dönemde bahse konu kuruluşların faaliyet alanlarıyla ilgili önemli duyurular, rehberler ve listeler yayımladı:

    • Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşları 2023 Yılı Bildirim Takvimi[1]
    • Bazı Ödeme[2] ve Elektronik Para Kuruluşları’nın Faaliyet İzni Kapsamlarının Tespitine İlişkin Karar[3]
    • Halihazırda faaliyette olan Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşları’nın[4] ilgili düzenleme kapsamındaki faaliyet sınırlarına ilişkin tablolar TCMB’nin sitesinde yayımlandı.
    • Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşlarının FAST Sistemine Katılımına İlişkin Basın Duyurusu[5]
    • Açık Bankacılık Basın Duyurusu[6]
    • Ödemeler Alanında Sunulan İş Modellerinin Ödeme Hizmeti Türleri ile İlişkilendirilmesine İlişkin Rehber[7]

    E-Ticaret Sektörü’ne Yeni Yönetmelik

    Elektronik Ticaret Aracı Hizmet Sağlayıcı ve Elektronik Ticaret Hizmet Sağlayıcılar Hakkında Yönetmelik yılın son günlerinde yayımlanarak birçok hükmüyle birlikte yürürlüğe girdi.

    Yedinci Yargı Reformu Paketi

    Konutta haczin zorlaştırılması, ceza hukukuna ilişkin önemli düzenlemelerin yanı sıra, özellikle ticaret hukuku alanında önemli gelişmeler 7. Yargı Reformu Paketi’nin gündemini oluşturuyor. Yakın zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmesi planlanan reform paketin, özellikle şirketleri ilgilendiren hususları ise şu şekilde:

    • Ticaret mahkemesinde tek hakimli işlerin sınırı 1 milyon TL’ye çıkıyor.
    • Menfi tespit, itirazın iptali ve istirdat davalarında dava şartı arabuluculuğa ilişkin tartışmaların, kanuna bu yönde açık bir düzenleme eklenerek giderilmesi planlıyor.
    • Dava şartı arabuluculuğun kapsamı genişletiliyor ve kira, ortaklığın giderilmesi ve kat mülkiyeti uyuşmazlıkları da kapsama alınıyor.
    • Kanun yollarına başvuru süreleri iki hafta olarak yeknesaklaştırılıyor.

     

    Kişisel Verileri Koruma Kanunu’nun Avrupa Veri Koruma Tüzüğü ile Uyumlaştırılması

    Yeni yılda, Kişisel Verileri Koruma Kanunu’nun Avrupa Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) ile uyumlaştırılması kapsamında da önemli değişiklikler beklenmektedir. Bu doğrultuda, özel nitelikli kişisel verilerin (hassas verilerin) işlenmesinin hukuka uygunluk sebeplerini içeren 6. madde ve yurt dışına veri aktarımını düzenleyen 9. maddenin GDPR ile uyumlu hale getirilmesi planlanmaktadır[8].

     

    Rekabet Hukuku’nda İdari Para Cezalarında Güncelleme

    Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da öngörülen idari para cezalarına ilişkin alt sınır, 27 Aralık 2022 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Tebliğ ile değiştirilmiştir. Buna göre; 2022 yılında 47.409 TL olarak uygulanan idari para cezası alt sınırı, %122,93 artırılarak 2023 yılı için 105.688 TL olarak belirlenmiştir.

     

    Yukarıda yer alan konulardaki gelişmeleri ve her bir konuya ilişkin detaylı değerlendirmelerimizi ilerleyen günlerde sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

    [1] https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/a9702024-8e61-4cad-b1fd-e72020fa8368/ODEPA+2023+Bildirim+Takvimi.pdf?MOD=AJPERES (E.T.:10.01.2023).

    [2]https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Temel+Faaliyetler/Odeme+Hizmetleri/Odeme+Kuruluslari (E.T.:10.01.2023).

    [3] https://lnkd.in/dsR6PX8e (E.T.:10.01.2023).

    [4]https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Temel+Faaliyetler/Odeme+Hizmetleri/Elektronik+Para+Kuruluslari (E.T.:10.01.2023).

    [5] https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Duyurular/Basin/2022/DUY2022-53 (E.T.:10.01.2023).

    [6] https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Duyurular/Basin/2022/DUY2022-48 (E.T.:10.01.2023).

    [7] https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/5b814310-a57b-4e64-82fe-76e520d0e0b1/%C3%96demeler+Alan%C4%B1nda+Sunulan+%C4%B0%C5%9F+Modellerine+%C4%B0li%C5%9Fkin+Rehber.pdf?MOD=AJPERES (E.T.:10.01.2023).

    [8] Detaylı değerlendirmeler için bkz.: Aygün Aykut, Başak, 2022 Yılında Türkiye’de Veri Koruma Hukuku Alanındaki Gelişmeler, (https://solakpartners.com/2022-yilinda-turkiye-de-veri-koruma-hukuku-alanindaki-gelismeler/ , E.T.:10.01.2023)

  • Bankalara Kripto Varlık Sınırlaması

    Basel Komitesi Raporu

    Bankalara Kripto Varlık Sınırlaması: Basel Komitesi Raporu

    Yazar: Ahmet Demirtaş

    Basel Komitesi’nin, bankalardaki kripto varlıkların sınırlandırılmasına yönelik hazırladığı ikinci raporunun son hali Aralık 2022’de yayımlamıştır[1]. Rapor’da ilk göze çarpan husus, kripto varlıkların, risklerine göre, Grup 1 ve Grup 2 şeklinde iki kategoriye ayrılmasıdır.

    Komite; Grup 2 kapsamındaki kripto varlıkların daha riskli olduğunu kabul etmiş ve bu bağlamda bazı sınırlamalar öngörmüştür. Buna göre, (i) bankaların Grup 2’de yer alan kripto varlıklarının, bankanın toplam varlığına oranının genel olarak %1’i geçmemesi ve (ii) bu limiti geçen kısım bakımından daha kısıtlayıcı kurallar içeren Grup 2b koşullarının uygulanması gerektiği yönünde öneri niteliğinde bir karara varmıştır. Bunun yanında, Grup 2’de yer alan kripto varlık oranının %2’yi geçmesi halinde ise tüm kripto varlıklar bakımından Grup 2b’de yer alan kuralların uygulanması yönünde bir karara varılmıştır.

    Her halükarda, öneri uyarınca bankaların Grup 2’de yer alan kripto varlık stoğunun %2’den fazla olması halinde ağır yaptırımlarla karşılaşması olasıdır. Esasen, 2021 yılındaki ilk raporda bu oranın en fazla %1 olduğu düşünüldüğünde, Basel Komitesi’nin sektörden gelen %1 oranının çok kısıtlayıcı olduğu yönündeki yorumları dikkate aldığı görülmektedir.

    1. Grup 1 ve Grup 2 Kripto Varlık Ayrımı
    1. Grup 1’de Yer Alan Kripto Varlıklar

    Basel Komitesi, geleneksel malvarlıklarını temsil eden token’lar (tokenised traditional assets) ile sabit kripto varlıkları (stablecoin) Grup 1 kapsamında görmüş ve bu kripto varlıkları nispeten daha güvenli olarak değerlendirmiştir.

    Geleneksel malvarlıklarını temsil eden token’ler: Bu token’lar pay senedi ve taşınmazlar gibi bir malvarlığının dijital karşılığı olarak çıkarılan token’lardır. Örneğin; TSLA.cx token, Tesla hissesinin karşılığı olarak çıkarılmıştır ve Tesla hissesinin değerini yansıtmaktadır.

    Sabit kripto varlıklar: Sabit kripto varlıklar, değeri dışarıdaki bir referansa endekslenen (bu referans döviz birimi, emtia veya finansal başka bir enstrüman olabilir) kripto varlıklardır. Örneğin; Tether (USDT) ve USD Coin, karşılıkları 1 Amerikan Doları’na endekslendiği için kural olarak stabil kripto varlık olarak kabul edilmektedir. Bu noktada belirtelim ki algoritma tabanlı sabit kripto varlıklar ile değerlerini korumak için protokol kullanan sabit kripto varlıklar, Grup 1’de yer almamaktadır. Zira algoritmik sabit kripto varlıklarda fiyat dengesinin bozulduğu örnekler sıklıkla görülmektedir[2].

    1. Grup 2’de Yer Alan Kripto Varlıklar

    Grup 2 ise, Grup 1’deki standartları sağlayan kripto varlıkların dışında kalan kripto varlıklardır. Örneğin; Bitcoin Grup 2’de yer alan bir kripto varlıktır.

    1. Bankaların Kripto Varlıklarının %1’i Geçmemesi Kuralı

    Altını çizmek gerekir ki bankalarla ilgili kısıtlama Grup 2’de yer alan kripto varlıkları kapsamaktadır. Bankalar, %1’e kadar Grup 2’de yer alan kripto varlıkları ellerinde tutabilirler. Fakat eğer kripto varlık stoğu %1 ile %2 arasında olursa, bu takdirde %1’i aşan kısım bakımından Grup 2b’de yer alan ağır koşullar uygulanmaktadır. Eğer bankanın Grup 2’de yer alan kripto varlığı %2’yi geçerse tüm kripto varlık Grup 2b’deki koşullara tabi olacaktır. Grup 2b’de yer alan kripto varlıklar için, ilgili banka, en az bu varlıkların değerinde riske dayalı sermaye bulundurmak zorundadır.

    1.  Basel Komitesi’nin Kripto Varlıkları Riskli Olarak Sınıflandırması

    Rapor’un tamamında kripto varlıkların oldukça riskli görüldüğü anlaşılmaktadır. Tam da bu sebeple yukarıda yer alan limit ortaya çıkmıştır. Ayrıca, yine bu sebeple, Basel Komitesi, bankalardan ellerinde bulundurdukları kripto varlıkların risklerini belirlemelerini ve değerlendirmelerini sağlayan hareket planı oluşturmasını beklemektedir. Bunun yanı sıra, bankalara yönelik olarak bilgilendirme yükümlülüğü öngörülmektedir. Bankalar, kripto varlıklarla ilgili faaliyetleri, risk politikaları, ellerinde tuttukları kripto miktarları ve buna yönelik ayırdıkları sermaye gibi hususlarda bilgilendirme yapmalıdır.

    1. Türkiye’deki Bankalar Açısından Durum

    Basel Komitesi, finansal stabiliteyi sağlamak amacıyla ve bankacılık denetlenmesindeki niteliği geliştirmek için Basel’de kurulan uluslararası bir kuruluştur[3]. Basel Komitesi’nde Türkiye’yi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası temsil etmektedir. Dolayısıyla yukarıda yer alan kıstasların ve Komite tarafından önerilen koşulların Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar bakımından da yakın zamanda uygulamaya alınması söz konusu olabilecektir. Bu sebeple, kripto varlık tutan veya tutmayı planlayan bankaların, bahse konu Rapor’daki yükümlülüklere uyum süreçlerini bir an önce gerçekleştirmelerinin faydalı olacağı değerlendirilmektedir.


    [1]  Basel Komitesi Raporu Aralık 2022 < https://www.bis.org/bcbs/publ/d545.pdf > Erişim Tarihi 2.1.2023. Bundan böyle “Rapor” olarak anılacaktır. 

    [2] Bkz. UST fiyat dengesinin bozulup, 1 UST’nin 0.22 Amerikan Doları’na düşmesi < https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/kripto-para-piyasasinin-lunayi-kurtarma-plani-ise-yaramadi/2586838 > Erişim Tarihi: 2.1.2023. 

    [3] Basel Komitesi Tarihi, < https://www.bis.org/bcbs/history.htm > Erişim Tarihi: 2.1.2023.

  • 2022 YILINDA TÜRKİYE’DE VERİ KORUMA HUKUKU ALANINDAKİ GELİŞMELER

    Veri Koruma Hukuku 2022

    Kişisel Verileri Koruma Kanunu’nda (“KVKK”) Meydana Gelmesi Beklenen Değişiklikler

    İnsan Hakları Eylem Planı ve Ekonomik Kalkınma Eylem Planı kapsamında, KVKK’nın değiştirilmesi kararlaştırmış ve bu değişiklik gündeme alınmıştır. Planlanan değişikliklerin amacı KVKK’yı Avrupa Genel Veri Koruma Tüzüğü (“GDPR”) ile uyumlu hale getirmektir.

    Önerilen kanun değişiklikleri KVKK’da oldukça tartışmalı olan bazı maddelere işaret etmekte ve onların değiştirilmesini öngörmektedir. Değiştirilmesi önerilen önemli maddeler arasında, özel nitelikli kişisel verilerin (hassas verilerin) işlenmesinin hukuka uygunluk sebeplerini içeren 6. madde ile yurt dışına veri aktarımını düzenleyen 9. madde yer almaktadır.

    Bahsedilen değişikliklerin kısa sürede Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gündemine alınıp değerlendirilmesi beklenmektedir. Parlamento’nun hassas verilerin işlenmesi ve yurt dışına veri aktarılması ile ilgili olarak sunulan değişikliği kısa sürede tartışması, geri kalan konulardaki değişiklikleri ise yeni yılda gündemine alması öngörülmektedir. GDPR ile uyumlu değişikliklerin tamamlanması halinde, Veri Sorumluları Sicilinin (“VERBİS”) kaldırılması beklenmektedir.

     Çerez Uygulamaları Hakkında Rehber

     

    Çerez Uygulamaları Hakkında Rehber (“Rehber”) Kişisel Verileri Koruma Kurumu (“Kurum”) tarafından Eylül 2021 hazırlanmaya başlanmasının ardından 20.06.2022 tarihinde yayımlanmıştır.

    Rehber; çerezlerin kullanımı hakkında Avrupa Birliği’nde çıkarılan rehberlere paralel açıklamalar içermekte, çerez türlerini belirtmekte, elektronik haberleşme ile KVKK arasındaki ilişkiyi ortaya koymakta ve bunun yanı sıra hangi çerezlerin kullanılmasında açık rıza gerektiğini ve açık rıza alınmasının unsurlarını, ilgili kişiyi bilgilendirme yükümlülüğünü açıklamakta, Veri Koruma Otoritesi’nin 27 Şubat 2020 tarihli ve 2020/173 sayılı çerez kullanımına ilişkin kararındaki analizlerini ve bakış açısını hatırlatmakta, ayrıca çerezler aracılığıyla yurt dışına veri aktarımı hakkında detaylı açıklamalar içermektedir.

    İlaveten, Rehber’in ekinde; veri sorumluları için bir kontrol listesi sunulmuş, çerez yasaklayıcıları ve rıza yönetim platformları bakımından iyi ve kötü uygulama örnekleri açıklanmış ve örnek bir gizlilik bildirimi paylaşılmıştır.

    Sigortacılıkta Verilerin Toplanması, Saklanması ve Paylaşılmasına Dair Yönetmelik

     

    31987 sayılı ve 18 Ekim 2022 tarihli Resmi Gazete’de Sigortacılık Verilerinin Toplanması, Saklanması ve Paylaşılmasına Dair Yönetmelik (“Yönetmelik”) yayımlanmıştır. Yönetmelik genel olarak, sigorta verilerinin işlenmesinin detaylarını düzenlemekte, üye kuruluşlardan, uzman kuruluşlardan ve diğer yetkili kullanıcılardan sigorta verilerinin toplanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemekte ve Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi’nin faaliyetleri ile Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile ilişkisini düzenlemektedir.

    Bankacılık Sektöründe Kişisel Verilerin Korunmasına İlişkin Rehberleri

     

    Kişisel Verileri Koruma Kurumu, Kişisel Verilerin Korunmasına İlişkin Bankacılık Sektörü İyi Uygulamalar Rehberi’ni (“Bankacılık Rehberi”) 5 Ağustos 2022 tarihinde yayımlamıştır.

    Bankacılık Rehberi; bankaların KVKK ve ikincil düzeydeki mevzuata uymasına ilişkin usul ve esasları açıklamaktadır. Bunun için Bankacılık Rehberi; bankaların veri işleme faaliyetlerini ortaya koymakta, detaylı açıklamalara ve iyi uygulama örneklerine yer vermektedir. Ayrıca bu rehberler, Kişisel Verileri Koruma Kurumu’na yapılacak şikayetler ve ihlal bildirimleri üzerine re’sen yürütülecek soruşturmalar için, her bir vakanın özelliğine göre ayrı değerlendirmeler yapılacağını vurgulamaktadır.

    Bankacılık Rehberleri, ayrıca 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun (“Bankacılık Kanunu”) 73. maddesiyle KVKK arasındaki ilişkiyi de açıklamaktadır. Buna göre 73. madde kapsamındaki müşteri bilgilerinin aktarımında Bankacılık Kanunu hükümleri geçerli olacaktır. Bankalar, Bankacılık Rehberi gözden geçirmeli ve Bankacılık Rehberi uygun aksiyonları almalıdır.

    Sadakat Programlarında Kişisel Verilerin İşlenmesine İlişkin Rehber Taslağı

     

    Kişisel Verileri Koruma Kurumu, 16.06.2022 tarihinde Sadakat Programlarının Kişisel Verilerin Korunması Mevzuatı Kapsamında İncelenmesine İlişkin Rehber Taslağı’nı (“Rehber Taslağı”) yayımladı. Rehber Taslağı’na ilişkin görüş bildirme süre sınırı 16.07.2022 tarihinde dolduğundan, artık Rehber Taslağı’nın son halinin yayımlanması beklenmektedir.

    Rehber Taslağı; sadakat programlarını tanımlamakta ve sadakat programları kapsamında kişisel verilerin işlenmesine ilişkin ayrıntılı açıklama ve örnekler sunmaktadır. Rehber Taslağı, veri işleme faaliyetinin amaçları dikkate alınarak uygun yasal dayanağın belirlenmesinin önemini vurgulamakta ve sadakat programları kapsamında en yaygın veri işleme amaçlarına örnekler içermektedir.

    Kurum, Rehber Taslağı’nda açık rıza kıstaslarına işaret etmiş ve esas mal ve hizmetlerin sağlanması ile bir rıza paketine yol açılmazsa, ilgili kişilerden açık rıza talep etmenin mümkün olduğunu belirtmiştir.

    Rehber Taslağı ayrıca sadakat programları kapsamındaki e-pazarlama iletişimlerine de değinmekte ve KVKK ve 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi hakkında Kanun uyarınca elektronik ileti gönderilebilmesi için ilgili kişilerden rıza alınması gerektiği belirtilmektedir.

     

     

     

  • UZLAŞMA DOSYALARI

    UZLAŞMA DOSYALARI YÜKSELİŞ TRENDİNDE Mİ?

    2020 yılının Haziran ayında yürürlüğe giren 7246 sayılı Kanun’la 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 43. maddesinde yapılan değişiklikle birlikte; teşebbüslerin, (i) kendilerine isnat edilen ihlali kabul ederek Rekabet Kurumu ile iş birliği yapmasına ve (ii) bu iş birliği sonucunda Rekabet Kurulu tarafından ilgili teşebbüse verilecek idari para cezasında %10 ila %25 arasında indirim yapılmasına olanak sağlayan uzlaşma müessesesi rekabet hukuku mevzuatına kazandırılmıştır. Uzlaşma uygulamasının usul ve esasları ise, 15 Temmuz 2021 tarihinde Rekabet Kurulu tarafından yayımlanan Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar ile Hâkim Durumun Kötüye Kullanılmasına Yönelik Soruşturmalarda Uygulanabilecek Uzlaşma Usulüne İlişkin Yönetmelik kapsamında ele alınmıştır. Uzlaşma müessesi ile esasen, soruşturma sürecinin kısaltılarak soruşturmaların hızlı bir şekilde sonuçlandırılması ve dava süreçlerinin neden olacağı kamusal maliyetlerin azaltılması amaçlanmaktadır. 

    Uzlaşma müessesesinin rekabet hukuku mevzuatına kazandırılmasından itibaren günümüze dek Rekabet Kurulu tarafından toplam 11 uzlaşma kararı verilmiştir. Rekabet Kurumu tarafından yürütülmekte olan (i) Natura Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, (ii) Miele Elektrikli Aletler Dış Ticaret ve Pazarlama Limited Şirketi ve (iii) Korkmaz Mutfak Eşyaları Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, Gençler Ev Araç ve Gereçleri Pazarlama Ticaret Anonim Şirketi ve Punto Dayanıklı Tüketim Malları İthalat İhracat Ticaret Limited Şirketi’nin taraf olduğu 3 farklı soruşturma kapsamında taraflarca sunulan uzlaşma metinlerinin kabul edilmesiyle birlikte ilgili soruşturmalar Kasım ayı içerisinde sona ermiştir. Bu kapsamda, 11 uzlaşma kararından 3’ünün geride bıraktığımız Kasım ayı da göz önünde bulundurulduğunda, uzlaşma dosyalarında kademeli bir artışın söz konusu olduğu söylenebilecektir.

    Uzlaşma dosyalarındaki bu ani yükselişin altında yatan bazı önemli etkenler bulunmaktadır. Rekabet Kurulu’nun uzlaşma müessesi kapsamında uygulanabilecek en yüksek seviyedeki indirim oranlarını uygulama yönünde bir eğilim içerisinde olması, teşebbüslerin son zamanlarda artan şekilde uzlaşma başvurusunda bulunmasının önemli sebeplerinden biridir. Buna ek olarak; artan enflasyon oranları ile paralel şekilde teşebbüslerin yıllık cirolarında gerçekleşen artışlar sebebiyle, teşebbüslerin idari para cezalarını erken ödemek istemesi de uzlaşma dosyalarındaki artışa etki eden önemli bir unsur olarak değerlendirilmektedir. Tüm bu açıklamalar göz önünde bulundurulduğunda, uzlaşma dosyalarının yakın gelecekte daha da artacağı değerlendirilmektedir.

  • Aile Şirketleri’nde Kurumsallaşma: Peki Ama Nasıl?

    Aile Şirketleri

    Aile Şirketleri’nde Kurumsallaşma: Peki Ama Nasıl?

    Dünya’da ve Türkiye’de Aile Şirketleri’nin En Büyük Problemi: Devamlılık

    Dünya ve Türkiye ekonomisinin itici gücünü şirketler, bunların da lokomotifini aile şirketleri oluşturmaktadır. Gerçekten, Türkiye’deki halka kapalı anonim ortaklıkların % 95’ini, dünya genelinde ise %80’e yakınını aile şirketleri teşkil etmektedir. Aile şirketi; genellikle ailenin geçimini sağlamak ve mirasın dağılmasını önlemek amaçlarıyla kurulan, yönetim kademeleri ve önemli üst düzey görevlerde aile üyelerinin bulunduğu, sermayenin ve oy çoğunluğunun da yine aile üyelerinde olduğu ve bu sebeple şirketin kontrolünün aile tarafından sağlandığı şirket olarak tanımlanabilir.

    Yüzyıllar boyu tercih edilen bir iş yapış şekli olan aile şirketi; gelişen ve evrilen ekonomik yaşam karşısında önemli yıpranmalara uğramıştır. Bunun en önemli sebeplerinden birini, aile şirketlerinin kuruculardan sonraki kuşaklara devrinde yaşanan sorunlar yani devamlılık oluşturmaktadır.

    Aile Şirketleri Nasıl Ayakta Kalır?: Kurumsal Yönetim

          1. Genel Olarak

     

    Anılan sorunun çözümü için öngörülen en temel kavram, kurumsallaşma ve bunu sağlayacak olan kurumsal yönetim ilkeleridir. Kurumsal yönetim; hakkaniyet, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk sac ayakları üzerinde yükselen, ortaklığın kuruluşundan tasfiyesine değin tüm süreçte hakim olan bir ilkeler bütünüdür.

    Aile şirketlerinin kurumsal yönetim dairesinde yapılandırılması tam ve zamanında gerçekleştirilemediği takdirde, şirket genellikle ilk ya da ikinci kuşağın sonunda dağılmaktadır. Dolayısıyla, gerek aile şirketlerinin kendi çıkarları gerekse ülke ekonomileri ve giderek dünya ekonomisi için aile şirketlerinin kurumsal yönetim çerçevesinde sürdürülebilir bir yapıya kavuşması önem arz etmektedir.

    2. Araçlar

    Aile şirketlerinde kurumsallaşmanın sağlanmasında birkaç farklı aracın bir arada yahut farklı kombinasyonlarla kullanılması düşünülebilir. Bu araçlar; (i) aile anayasası, (ii) aile meclisi ve (iii) aile konseyidir.

     Aile anayasası; kısaca aile ile şirket ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini düzenleyen yaşayan bir belgedir. Bu belgede; beklentiler, hedefler, stratejiler, başarı ölçütleri ve detaylı haleflik planlaması konularına yer verilmelidir. Yanı sıra, anılan belgenin günün ihtiyaçları doğrultusunda belirli periyotlarda gözden geçirilmesi de en az bu kurumun teşkili kadar önem arz eder.

    Aile meclisi; aile üyeleri arasındaki çatışma, kırgınlık, çekişme ve dargınlıkların, açık ve samimi bir ortamda dile getirilmesiyle giderilmesini amaç edinen şirkete dair gelecek vizyonu ve stratejisinin ortaya konulmasını sağlayan bir yapıdır.

    Aile konseyi ise; aile meclisinden farklı olarak, aile şirketinin iki unsuru olan aile ile şirket ve bunların arasındaki ilişki bakımından politikalar düzenleyen, kararlar alan ve uygulayan araçtır.

    3. Sonuç

    Yukarıda; aile şirketlerinin ekonomilerdeki önemine kısaca vurgu yapılmış ve temel problem dairesinde çözüm araçları ortaya konulmuştur. Yürürlükteki düzenlemeler çerçevesinde aile şirketlerinde kurumsal yönetim adımlarının atılması mümkün olduğu kadar elzemdir. Ancak, kurumsal yönetim ilkelerinin yerleşmesi aynı zamanda bir kültürün de yerleşmesi demektir. Bu sebeple, sadece yürürlükteki mevzuata uyum ile yetinilmemeli; meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ve çeşitli inisiyatifler ile iş birliği içerisinde aile şirketlerinde kurumsal yönetim ilkelerinin yerleşmesi için çalışmalar yürütülmelidir. Son olarak, bu denli köklü yapıları ayakta tutmak için geliştirilecek çözümlerde, hukuki omurganın iyi bir şekilde tasarlanmasının önemine dikkat çekmek gerekir.

    Yazar: Av. Barış C. CANTÜRK, LL. M.

     

     

  • Birleşme ve Devralma İşlemleri Bakımından Teknoloji Teşebbüsleri Kavramı

    Mergers & Acquisitions

    M&A Bakımından Teknoloji Girişimleri

    04.03.2022 tarihli ve 31768 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve 04.05.2022 tarihinde yürürlüğe giren Rekabet Kurulu’ndan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (“2022/2 sayılı Tebliğ”); birleşme devralma işlemleri kapsamında kullanılacak yeni ciro eşikleri, teknoloji şirketleri kavramı ve yeni bir bildirim formunu beraberinde getirmiştir.

    Yeni düzenleme kapsamında birleşme ve devralma işlemlerinde uygulanan eşikler aşağıdaki şekilde güncellenmiştir:

     

    Eşik 1 veya Eşik 2
    İşlem taraflarının Türkiye ciroları toplamının 750 milyon TL’yi ve işlem taraflarından en az ikisinin Türkiye cirolarının ayrı ayrı 250 milyon TL’yi aşması Devralma işlemlerinde; devre konu varlık ya da faaliyetin Türkiye cirosunun 250 milyon TL’yi ve diğer işlem taraflarından en az birinin dünya cirosunun 3 milyar TL’yi aşması
    Birleşme işlemlerinde; işlem taraflarından en az birinin Türkiye cirosunun 250 milyon TL’yi ve diğer işlem taraflarından en az birinin dünya cirosunun 3 milyar TL’yi aşması

    Buna ek olarak, 2022/2 sayılı Tebliğ’de yer verilen teknoloji şirketleri kavramı ile birlikte teknoloji şirketleri için Türkiye’ye özgü bir eşik sistemi getirilmiştir. Rekabet Kurumu (“Kurum”) tarafından söz konusu eşik sistemine ilişkin yapılan açıklamada;

     

      • Son dönemde dijital pazarlarda önemli pazar gücüne sahip teşebbüsler tarafından gerçekleştirilen işlemler ile yeni kurulan veya gelişmekte olan girişim (start-up) şirketlerinin potansiyel bir rakip olarak tanımlanarak,
      • Rekabetin önüne geçmek için devralma şeklindeki işlemler (“Öldürücü Devralmalar”) göz önünde bulundurularak teknoloji teşebbüslerinin birleşme ve devralma rejimi kapsamına alındığı,
      • Bu işlemlerin büyük ölçüde Kurum denetimine tabi tutulması yoluyla,
      • Anılan teşebbüslere ilişkin Öldürücü Devralmaların önüne geçilmesi hedeflendiği belirtilmiştir.

     

    Teknoloji teşebbüsleri, 2022/2 sayılı Tebliğ kapsamında “dijital platformlar, yazılım ve oyun yazılımı, finansal teknolojiler, biyoteknoloji, farmakoloji, tarım kimyasalları ve sağlık teknolojileri alanlarında faaliyet gösteren teşebbüsleri veya bunlara ilişkin varlıklar” olarak tanımlanmıştır. Bu kapsamda, yeni düzenlemeye göre Türkiye’de faaliyet gösteren veya AR-GE faaliyeti bulunan ya da Türkiye’deki kullanıcılara hizmet sunan teknoloji teşebbüslerinin devralınmasına ilişkin işlemler bakımından 250 milyon TL eşiği uygulanmamaktadır. Dolayısıyla, Türkiye’de yerel bağlantısı bulunan teknoloji teşebbüslerinin devralınmasına ilişkin işlemlerde hedef şirket için öngörülen ciro eşikleri uygulaması kaldırılmış olmaktadır.

    Her ne kadar 2022/2 sayılı Tebliğ kapsamında teknoloji şirketlerine ilişkin bir tanıma yer verilmiş olsa da, hangi şirketlerin teknoloji teşebbüsü olarak değerlendirileceği ve hatta Türkiye ile yerel bağlantının nasıl kurulacağı noktasında bazı belirsizlikler bulunmaktaydı. Bunun en önemli sebebi ise 2022/2 sayılı Tebliğ’de yer verilen teknoloji teşebbüsleri tanımındaki faaliyetleri asli değil aksine yan hizmet olarak sunan teşebbüslerin de teknoloji teşebbüsü olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği sorusundan kaynaklanmaktaydı. Her ne kadar bu belirsizlik ortamı tamamen son bulmasa da, Rekabet Kurulu’nun güncel tarihli kararları teknoloji teşebbüsleri tanımı ve yerel bağlantının kurulması noktasında bazı ipuçları sağlamaktadır.

    Nitekim Rekabet Kurulunun 02.06.2022 tarih ve 22-25/403-167 sayılı kararı kapsamında, geniş bant operatörler için akıllı wi-fi çözümleri sunan bir teşebbüs, ana faaliyetlerini tamamlayıcı nitelikte yazılım hizmetleri de sunduğu için Rekabet Kurulu tarafından teknoloji teşebbüsü olarak değerlendirilmiştir. Benzer şekilde, Rekabet Kurulu’nun 18.05.2022 tarih ve 22-23/372-157 sayılı kararında da hayat sigortası paketleri aracılığıyla tasarruf ve yatırım ürünleri sağlayan bir teşebbüs, faaliyetlerinin bir bölümünü dijital platformlar üzerinden yürüttüğü için teknoloji teşebbüsü olarak değerlendirilmiştir. Ayrıca, her ne kadar ilgili teşebbüs Türkiye’de doğrudan ciro elde etmese de, Türkiye’deki 230 kullanıcının ilgili teşebbüsün dijital platformlar üzerinden sunduğu hayat sigortası hizmetlerini kullanması Rekabet Kurulu tarafından ilgili teşebbüsün yerel bağlantısını ortaya koymak için yeterli görülmüştür.

    Yukarıda yer verilen kararlar ışığında; 2022/2 sayılı Tebliğ’de yer alan teknoloji teşebbüsleri tanımının, Rekabet Kurulu tarafından oldukça geniş kapsamlı olarak ele alındığı ve ilgili tanımında sayılan faaliyetleri yan hizmet veya tamamlayıcı hizmet olarak sunan teşebbüslerin dahi Rekabet Kurulu tarafından teknoloji teşebbüsü olarak değerlendirilebileceği sonucuna varılabilecektir. Bu kapsamda; yazılım ve oyun yazılımı, finansal teknolojiler, biyoteknoloji, farmakoloji, tarım kimyasalları ve sağlık teknolojileri alanında herhangi bir asli, yan veya tamamlayıcı hizmet sağlayan teşebbüslerin ve dijital platformların taraf olduğu birleşme ve devralma işlemleri bakımından 2022/2 sayılı Tebliğ kapsamında getirilen teknoloji teşebbüslerine özgü eşik sisteminin uygulama alanı bulacağının ve hedef şirkete ilişkin ciro eşiklerinin aranmayacağının unutulmaması gerekir.

    Yazar: Av.Öykü Erdil Attar

     

     

     

  • SAFE (SIMPLE AGREEMENT FOR FUTURE EQUITY): YATIRIM ANLAŞMALARININ MODERN HALİ

    SAFE (SIMPLE AGREEMENT FOR FUTURE EQUITY): YATIRIM ANLAŞMALARININ MODERN HALİ

    I. GİRİŞ

    Simple Agreement for Future Equity (SAFE)[1] özünde bir yatırım anlaşmasıdır. Startup’lar için geliştirilen bu anlaşma çeşidi 2013 yılında Y Combinator isimli Amerikan Yatırım Fonu’nun avukatları tarafından,[2] ‘dönüştürülebilir tahvil’e’ (convertible note) alternatif olarak oluşturulmuş ve kullanılmaya başlanmıştır.[3] SAFE basit, hızlı ve esnek bir yatırım anlaşması yapısına sahip olduğundan başta Amerika olmak üzere startup’ların yaygın olduğu birçok ülke piyasasında tercih edilmektedir. Bu çalışmamız ilk olarak tarihsel olarak nasıl yatırım anlaşmaları yapıldığına ve şu an SAFE kullanımına geldiğimize, SAFE’in tanımına ve onu ayırt edici özelliklere değinecek olup, daha sonra muadili olan convertible note ile farklarını ortaya koyacaktır. Ek olarak, çalışmamızda SAFE’in farklı uygulama çeşitleri ve bunların yatırımcı ve yatırım alan şirket açısından fayda ve zararları irdelenecektir. Son olarak, SAFE’in Türk Hukuku’nda uygulanmasının mümkün olup olmadığı, bu konuda Sermaye Piyasası Kurumuna düşmesi muhtemel rol tasvir edilecek olup, 2013 yılında ortaya çıkan ve yatırım anlaşmalarının güncel versiyonu olan SAFE’in Türk Hukuku’nda rahatlıkla kullanılabileceği tezi ispatlanmaya çalışılacaktır.

    II. YATIRIM ANLAŞMALARININ DÜNÜ VE BUGÜNÜ: SAFE NEDİR VE NELER GETİRDİ?

    1. Geçmişten Günümüze Yatırım Anlaşması

    Yatırımcıların şirketlere hukuki güvence altında yatırım yapmasını mümkün kılan sözleşmeler tarihsel süreçte evrim geçirmiş ve bu çalışmanın konusu olan SAFE bu sürecin güncel sonucu olarak karşımıza çıkmıştır. Bir yatırımcı yaptığı yatırıma karşılık olarak doğrudan şirket hissesi satın alıp, şirketin ortaklarından biri haline gelmeyi tercih edebilir.[4] Yıllardır eskimeyen bu yatırım anlaşmasında esasen şirket kendi hisselerini satmak suretiyle ihtiyacı olan finansal kaynağa kavuşmakta, yatırımcı ise şirket ortağı olarak gelecekte dağıtılacak olan kâr payı gibi geri dönüşleri alarak ve elbette şirketin değerlenmesiyle birlikte dilerse hissesini de ileride satarak parasını değerlendirebilmektedir. Belki bu kişiler imtiyazlı hisse talep ederek avantajlı birtakım hakların örneğin belirli bir oranda kâr payını garanti olarak alacakları taahhüdünün keyfini de çıkarabilirler.[5] Fakat startup gerekli büyümeyi ve karlılığı gerçekleştiremezse, yatırımın geri dönüş alamaması ve kötü bir yatırım olma ihtimali her zaman vardır. Yine de hala yaygın olarak kullanılan bu yatırım yöntemi, özellikle yatırımcıya ortak sıfatı kazandırarak Genel Kurul’a katılma imkânı sunduğundan varlığını korumayı başarmıştır.

    Şirketin hissedarı olan yatırımcı, şirketin hisse değeri düştükçe zarara uğramaktadır. Özellikle henüz yolun başındaki bir şirketin gerçekten başarılı olup olmayacağı riski de değerlendirildiğinde şirketin daha en baştan hissedarı olmak suretiyle yapılan yatırıma alternatif olarak ‘Dönüştürülebilir Tahvil (convertible note)’ ortaya çıkmıştır. Bu sözleşme, yatırımcıya yaptığı yatırımın karşılığı olarak gelecekte belirli bir vade içinde ve kararlaştırılan şartların gerçekleşmesi halinde hisse alma hakkı veren bir yatırım anlaşmasıdır.[6] Esasında bu sözleşme, yatırımcı tarafından verilen bir borcu ihtiva ettiğinden, belirli bir vadesi ve faiz oranı bulunmaktadır.[7] Bununla birlikte, yatırımcı dilerse anapara ve faiz almayarak, sağladığı finansman ile gelecekte hisse alma yolunu da tercih edebilir.[8]

    2. SAFE (Simple Agreement for Future Equity)

    Tam da bu noktada startup, aldığı yatırım karşılığında faiz ödemek istemeyebilir ve yatırımcının sağladığı finansmanın şirkette kalmasının kesin olduğu bir hukuki çare arzu edebilir. İşte SAFE bu hukuki çaredir. Zira SAFE öyle bir anlaşmadır ki yatırımcı ya gelecekteki koşullar sağlandığında şirketten hisse satın alacaktır ya da koşullar sağlanmadığı için yaptığı yatırımın karşılığını alamayacaktır. Dolayısıyla startup gözünden alınan yatırımın faizle geri ödenmesi ihtimali ortadan kalkmakta ve şirketin parasal borcu söz konusu olmamaktadır.[9]

    a. SAFE’in Tanımı: Yatırımcıların şirkete verdikleri finansman bedelini, birtakım koşulların gerçekleşmesi halinde (örneğin şirketin ilerideki yatırım turlarında hedeflediği ek yatırımları alması ve beklediği değerlemeye ulaşması gibi) gelecekte hisseye dönüştürmesine imkân veren bir yatırım sözleşmesidir​.[10]

    b. SAFE’in Ayırt Edici Özellikleri: İlk olarak, SAFE bir yatırım anlaşmasına göre oldukça basit ve kolaylıkla hazırlanabilen bir anlaşmadır. Ayrıca Y-Combinator SAFE’i standart bir anlaşma olarak dizayn ettiğinden uzun müzakerelere ihtiyaç duyulmaz ve finansman sağlanmasının hukuki kısmı hızlı bir şekilde çözülmüş olur.[11] SAFE’de müzakere yapılması potansiyel üç husus vardır. Bunlar değerleme sınırı (valuation cap), indirim (discount) ve yatırımcının sağladığı finansmanı hisseye çevirmesi mümkün kılan gelecekteki koşullar veya popüler adıyla tetikleyici olaylardır (triggering events).[12] Elbette bu basitlik hem hukuki masrafları azaltmakta hem de şirketlerin hızlı bir şekilde ihtiyaç duyduğu finansmanı elde etmesini sağlamaktadır.

    İkinci olarak, SAFE muadili olan dönüştürülebilir tahvilden (convertible note) farklı olarak yatırımcıya yaptığı finansmanın karşılığında faiz alma imkânı tanımaz.[13] Faiz ödeme yükümlülüğü olmamasına ek olarak, sağlanan finansman esasen nakit olarak hiçbir durumda (aksi açıkça kararlaştırılmadıkça) geri ödenmemekte ve alınan finansman bedelinin şirkette kalması garanti altına alınmaktadır. Bu durum tartışmasız yatırım alan şirketler için büyük bir avantajdır.

    Üçüncü olarak, SAFE bir vade (maturity date) de içermez.[14] Halbuki ‘borç’ olma niteliği tartışmasız olan dönüştürülebilir tahvil (convertible note) vade içermektedir. Hem faiz ödenmemesi hem de vade olmaması, SAFE’in niteliğini ‘borç’ olmaktan çıkarmaktadır[15] fakat vergi hukuku bakımından bu değerlendirme tartışılabilir. SAFE niteliği gereği ancak kararlaştırılan koşullar ya da tetikleyici olaylar gelecekte gerçekleştiğinde, şirkete finansman bedelini hisseye dönüştürme borcu yüklemekte olup, bu borç henüz sözleşme yapıldığı anda doğmuş bir borç değildir. SAFE bir şirketin faaliyet raporuna kaydedilmek zorunda değildir fakat muhakkak kaydedilmeli ise ancak ‘doğması muhtemel bir hisseye dönüştürme borcu’ olarak nitelenebilir.

    c. SAFE Türleri: SAFE dört farklı şekilde akdedilebilir. Bu farklılık yatırımcıya sağlanan iki avantajın bulunup bulunmamasına göre şekillenmektedir. Bu avantajlardan ilki değerleme sınırı (valuation cap), diğeri ise indirimdir. (discount) Değerleme sınırında  şirketin değerlemesi için üst sınır kararlaştırılmakta ve şirket bu sınırın üstünde değerlense dahi yatırımcı sağladığı finansmanı bu üst sınır üzerinden hisseye çevirme imkanına sahip olmaktadır.[16] Değerleme sınırı gelecekteki tetikleyici olaylar gerçekleştiğinde, yatırımcının belirlenen minimum hisseyi almasını sağlayan bir koruma mekanizmasıdır.[17] İndirimde ise, yatırımcının indirim uygulandıktan sonra ortaya çıkan hisse değerlemesi üzerinden hisse almasına olanak sağlar.[18] Bu iki kullanışlı mekanizma bir arada olabileceği gibi sadece biri de sözleşmede yer alabilir.  Son olarak, en çok gözetilen ulus kaydı (most favoured nation clause) içeren fakat değerleme ve indirim kaydı içermeyen bir SAFE sözleşmesi türü de bulunmaktadır. Bu türde ise yatırımcı daha sonraki yatırımcılarla aynı koşullarda hisse sahibi olabilme imkanına sahip olmaktadır.[19] Hal böyle iken, dört çeşit SAFE aşağıdaki tablodaki gibi karşımıza çıkmaktadır:

    1. TürVALUATION CAPNO DISCOUNT
    2. TürNO VALUATION CAPDISCOUNT
    3. TürVALUATION CAPDISCOUNT
    4. TürMOST FAVOURED NATION CLAUSENO VALUATION CAP, NO DISCOUNT

    d. SAFE’in Yatırımcı Açısından İçerdiği Risk: SAFE’in yukarıda bahsedilen basit, hızlı ve esnek bir yatırım anlaşması olmasına karşın, yatırımcılar açısından alternatifi olan dönüştürülebilir tahvile göre daha fazla ticari risk ihtiva ettiği açıktır. Örneğin gelecekte gerçekleşmesi beklenilen tetikleyici olaylar hiçbir zaman gerçekleşmeyebilir. Bu halde yatırımcı sağladığı finansmanı alamaz. Dolayısıyla, yatırımcıların bu ticari riskin farkında olarak anlaşmaya taraf olması gerekmektedir. Tam da bu sebeple, örneğin Amerikan Sermaye Piyasası Kurulu (Securities and Exchange Commission), özellikle kitle fonlamasında yatırım yapan yatırımcıları, SAFE’in getirdiği riskler karşısında uyarmıştır.[20]

    III. SAFE v. DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR TAHVİL (CONVERTIBLE NOTE)

    Bu iki yatırım anlaşması arasında kayda değer farklılıklar söz konusudur. Bu farklılıklar aşağıda yer alan tabloda ortaya konulmuştur:

    SAFEDönüştürülebilir Tahvil (Convertible Note)
    1. SAFE niteliği itibariyle ne bir borç ne de hisse senedidir. Dolayısıyla finansal tablolarda borç olarak gözükmesi gerekmez.[21]1. Dönüştürülebilir tahvil şirkete verilmiş bir borç niteliğindedir.
    2. SAFE’de yatırımcı yaptığı yatırımın karşılığında faize hak kazanmaz. Hatta gelecekte tetikleyici olaylar hiç gerçekleşmezse yatırımı karşılıksız kalabilir.2. Dönüştürülebilir tahvilde yatırımcı faize hak kazanır fakat faizi ile birlikte finansman bedelini geri almak yerine yatırımını hisseye çevirmeyi tercih edebilir.
    3. SAFE vade içermez, tetikleyici olay adını verdiğimiz çeşitli koşullar içerebilir. Ancak bu koşullar gerçekleşirse yatırımcı SAFE’in türüne göre değerleme sınırı üzerinden veya indirimli olarak yatırımını hisseye çevirebilir.3. Dönüştürülebilir tahvil vade içerir ve vade dolduğunda yatırımcı ya verdiği parayı faizle geri alır ya da hisseye çevirir.
    4. SAFE nispeten basit, kolay müzakere edilebilen, hukuki masrafı az bir yatırım anlaşmasıdır. Ayrıca şirketin aldığı finansman bedelini nakden ödemesi söz konusu olmadığından şirketler için oldukça çekicidir.4. Dönüştürülebilir tahvilde faiz oranı, vade gibi ilaveten müzakere edilecek unsurlar söz konusudur. Ek olarak, şirketler faiz ödemesi gibi bir ihtimalle karşılaşabileceklerinden, şirket için riskli olabilir.

    IV. TÜRK HUKUKU’NDA SAFE’İN UYGULANMASI

    Türk Hukuku’nda SAFE’in akdedilmesi pekâlâ mümkündür. Elbette bunun hukuki dayanağı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 26’da yer alan ‘sözleşme serbestisi’ prensibidir. Taraflar TBK m.27’de düzenlenen sözleşme serbestisi sınırlarını da gözetmek koşuluyla diledikleri içerikte ve şekilde sözleşme akdedebilir. Dolayısıyla 2013 yılında hukuk aleminde kullanılmaya başlanan SAFE, Türk Hukuku’nda da rahatlıkla uygulama alanı bulabilecektir.

    1. Yatırımcıları Aydınlatma Gerekliliği

    Bunlarla sınırlı olmasa da özellikle halka açık anonim şirketlerin SAFE ile yatırım alması ve SAFE’in kitle fonlamasında kullanılması gibi hallerde yatırımcıların yaptıkları anlaşma hakkında detaylı bir şekilde aydınlatılması lüzumludur. SAFE ile yatırım yapan yatırımcının tetikleyici olaylar gerçekleşmediğinde sağladığı finansman bedelini geri alamama riski, şirketin birden çok SAFE tipi anlaşma yapıp yapmadığı ve kanımca yatırımcının bilmesi gereken diğer önemli bilgiler -örneğin tetikleyici olayların neler olduğu gibi- yatırımcılara sade bir dille açıklanmalıdır.[22] Zira bu bilgilerin açıklanması yatırımcıların korunmasını ve şeffaf bilgiler ışığında yatırım yapmasını sağlayacaktır.

    Sermaye Piyasası Kurulu tam da bu noktada önemli bir rol üstlenebilir. Bu rol iki şekilde ortaya çıkabilir. İlk olarak, halka açık anonim şirket ile yatırımcı arasında veya kitle fonlamasında SAFE ile yatırım yapılması gibi Sermaye Piyasası Kanunu kapsamındaki hususlarda, anlaşmanın Kamuyu Aydınlatma Platformu’na bildirilmesi yükümlülüğü getirilebilir. Bu sayede yatırımcılar daha önce yapılmış olan SAFE’lerden haberdar olabileceği gibi, bu durum şeffaflığı da artıracaktır. İkinci olarak ise, Sermaye Piyasası Kurulu şirketlerin yatırımcılara gerekli bilgilendirme yükümlülüğünü yapıp yapmadığını denetlemek suretiyle, yatırımcıların korunduğu bir yatırım ekosistemi yaratabilir. Bu tedbirlerle SAFE, Türk Hukuku’nda çok daha güvenli ve tercih edilebilir bir hukuki mekanizma haline gelecektir.

    V. SONUÇ

    SAFE startup’lar için epey kullanışlı, acil finansman ihtiyacını karşılamaya yönelik oldukça basit bir yatırım anlaşması olup, bu anlaşmanın Türkiye’de yaygın olarak kullanılması mümkündür. Elbette SAFE yatırımcılar için çeşitli riskleri barındırmaktadır fakat bu riskler yatırımcılara gerekli aydınlatmaları yapmakla elimine edilebilir. Dolayısıyla yakın gelecekte Türk Hukuku’nda SAFE kullanımının yaygınlaştığı bir yatırım atmosferi görmemiz oldukça yüksek bir ihtimaldir.  Türk Hukuku da bu olasılığı başta sözleşme serbestisi prensibi gereği mümkün kılmakta ve SAFE gibi yaratıcı yatırım anlaşmalarına izin vermektedir.

    Yazar: Ahmet Demirtaş

    KAYNAKLAR

    Akingbemila Adenike V, ‘SAFE (Simple Agreement for Future Equity) and Startup Founder’ (2022)

    Brabener T, Poborsky F, Saßmannshasussen S.P, ‘The Differene Between Preferred & Common Stocks in Europe From the Market Perspective, (2020),

    Chaplinsky S, Becker J.M ‘Convertible Notes: An Early-Stage Financing’ (2020)

    Coyle J.F, Green J.M, ‘The SAFE, the KISS and The Note: A Survey of Startup Seed Financing Contracts’ (2018) 103 Minn L Rev Headnotes

    Giliker C, ‘Simple Agreement for Future Equity (SAFE) v. Convertible Note (2022) < https://harperjames.co.uk/article/simple-agreement-for-future-equity-safe-vs-convertible-notes/ >

    Hodor I, ‘Financing Innovation with Future Equity’ (2021)

    Hughes R, Hauser C, ‘Making SAFE’s Safe for Equity Crowdfunding Investors’ (2018)

    Karatay E, ‘Amerikan Hukuku Kaynaklı SAFE’lerin (Simple Agreement for Future Equity) Türk Hukuku Kapsamında İncelenmesi (2019)

    Lande B.J, ‘Legal Aspects of SAFEs (Simple Agreement for Future Equity)’ (2022) < https://www.lexology.com/library/detail.aspx?g=1883e3c2-72f0-4bf8-89b6-af441054fa29  >

    Levy C.- Modern Startup Funding Youtube Konuşması < https://www.youtube.com/watch?v=9qWZALyGSmg&t=17s >

    Meyden R.V.D, Michael J. Maher, ‘Simple Agreements for Future Equity – Not so Simple?’ (2020)

    Neeson J, O’Malley R ‘Simple Agreements for Future Equity- What Are They and How Can They Be Used?’ (2021),2 < https://www.lexology.com/library/detail.aspx?g=f99b1f26-1103-442f-a8a0-f3c783f4e93c >

    U.S Securities and Exchange Commission, ‘Investor Bulletin: Be Cautious of SAFEs in Crowdfunding’ (2017) < https://www.sec.gov/oiea/investor-alerts-and-bulletins/ib_safes >

    Y Combinator websitesi, ‘Safe Financing Document’, < https://www.ycombinator.com/documents#about >

    Yarık S.D, ‘Girişim Şirketlerinin Sermaye İhtiyaçlarını Karşılamak İçin Kullandıkları Fon Mekanizmaları (2021)


    [1] Bu andan itibaren SAFE olarak anılacaktır.

    [2] Carolynn Levy- Modern Startup Funding Youtube Konuşması < https://www.youtube.com/watch?v=9qWZALyGSmg&t=17s >  Erişim tarihi:20.10.2022

    [3] Bknz. Y Combinator websitesi, ‘Safe Financing Document’, < https://www.ycombinator.com/documents#about > Erişim tarihi 20.10.2022

    [4] John F. Coyle, Joseph M. Green, ‘The SAFE, the KISS and The Note: A Survey of Startup Seed Financing Contracts’ (2018) 103 Minn L Rev Headnotes, 44

    [5] Tomas Brabener, Frantisek Poborsky, Sean Patrick Saßmannshasussen, ‘The Differene Between Preferred & Common Stocks in Europe From the Market Perspective, (2020), 67

    [6] Susan Chaplinsky, Joseph M. Becker ‘Convertible Notes: An Early-Stage Financing’ (2020), 1

    [7] Ibid, 2

    [8] Elçin Karatay, ‘Amerikan Hukuku Kaynaklı SAFE’lerin (Simple Agreement for Future Equity) Türk Hukuku Kapsamında İncelenmesi (2019), 87

    [9] Callum Giliker, ‘Simple Agreement for Future Equity (SAFE) v. Convertible Note (2022) < https://harperjames.co.uk/article/simple-agreement-for-future-equity-safe-vs-convertible-notes/ > Erişim tarihi:25.10.2022

    [10] Ron van der Meyden, Michael J. Maher, ‘Simple Agreements for Future Equity – Not so Simple?’ (2020),1

    [11] Barnea Jaffa Lande, ‘Legal Aspects of SAFEs (Simple Agreement for Future Equity)’ (2022) < https://www.lexology.com/library/detail.aspx?g=1883e3c2-72f0-4bf8-89b6-af441054fa29  > Erişim tarihi: 31.10.2022

    [12] John Neeson, Rory O’Malley ‘Simple Agreements for Future Equity- What Are They and How Can They Be Used?’ (2021),2 < https://www.lexology.com/library/detail.aspx?g=f99b1f26-1103-442f-a8a0-f3c783f4e93c > Erişim tarihi: 31.10.2022

    [13] Victoria Akingbemila Adenike, ‘SAFE (Simple Agreement for Future Equity) and Startup Founder’ (2022), 2

    [14] Seren Deniz Yarık, ‘Girişim Şirketlerinin Sermaye İhtiyaçlarını Karşılamak İçin Kullandıkları Fon Mekanizmaları (2021), 364

    [15] Karatay (n 8), 34

    [16] Yarık (n 14), 364

    [17] Idan Hodor, ‘Financing Innovation with Future Equity’ (2021), 24

    [18] Yarık (n 14), 364

    [19] Karatay (n 8), 42

    [20] U.S Securities and Exchange Commission, ‘Investor Bulletin: Be Cautious of SAFEs in Crowdfunding’ (2017) < https://www.sec.gov/oiea/investor-alerts-and-bulletins/ib_safes > Erişim tarihi: 1.11.2022

    [21] Giliker (n 9)

    [22] Ruth Hughes, Corey Hauser, ‘Making SAFE’s Saf efor Equity Crowdfunding Investors’ (2018), 12

  • ÇOCUKLARIN KİŞİSEL VERİLERİNİN İŞLENMESİNDE NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?

    İlgili kişilerin kişisel verilerinin işlenmesi için öncelikle ilgililerin aydınlatılması gerekmektedir. Ayrıca; Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun” veya “KVKK”) m.5 gereği gerçek kişilerin kişisel verilerinin işlenebilmesi için maddede belirtilen hukuki sebeplerden birinin mevcut olması gerekir. İlgili hukuki sebeplerden herhangi birinin bulunmaması halinde ise ilgili kişinin açık rızasının alınması suretiyle, kişisel verileri işlenebilecektir. Bu noktada; Kanun ve ikincil mevzuat kapsamında ergin kişiler ile çocuklar arasında bir ayrım yapılmamıştır. Bu hususta çocukların kendi kişisel verilerinin geleceğini tek başlarına tayin edip edemeyecekleri sorusuna cevap bulmak gerekecektir.

    Türk Hukuku ve Uluslararası Hukuk Kapsamında Çocukların Kişisel Verileri

    Türk Hukuku

    Kişisel verilerin işlenmesi, ilgili kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hukuki işlemdir. Çocukların kendilerinin mi yoksa yasal temsilcilerinin mı aydınlatılacağı, açık rızanın gerektiği hallerde kişisel verilerinin işlenmesine tek başlarına rıza verip veremeyecekleri, verebileceklerse hangi yaştan büyük çocukların doğrudan kendilerinin aydınlatılacağı ve/veya gerekli hallerde tek başlarına açık rıza verebileceği Kanun’da belirtilmemiştir.

    Kişisel Verilerin Korunması Kanunu yorumlanırken Türk Medeni Kanunu’nun (“TMK”) 5. maddesi dikkate alınarak, TMK’nin niteliğine uygun düştüğü ölçüde bütün özel hukuk ilişkilerine uygulanacağı esası gözden kaçırılmamalıdır. Zira karma bir hukuk dalı olan kişisel verilerin korunması hukuku, içerisinde birçok konuda özel hukukla ilişkili düzenlemeler barındırmaktadır. Bu sebeple; KVKK ve genel düzenleme olarak kabul edilebilecek TMK’yi birlikte değerlendirmek gerekecektir. KVKK bağlamında kişisel verilerin korunması kapsamındaki hukuki güvenceler tüm “gerçek kişilere” tanınmaktadır. TMK uyarınca, gerçek kişilerin, hak ve borçlara ehil olması için fiil ehliyetinin bulunması gerekmektedir. TMK’nin 11.  ve 14. maddeleri uyarınca 18 yaşın altındaki küçüklerin fiil ehliyetine sahip olmaması sebebiyle, bu kişiler adına işlemlerin yasal temsilcileri (velisi ya da vasisi) tarafından gerçekleştirilebileceği anlaşılmaktadır.

    Kural olarak küçükler kendi işlemleriyle borç altına giremezler. Bu hususun iki istisnası TMK’nin 16. maddesinde sayılmıştır.  Bu istisnalardan biri de küçüğün kişiye sıkı sıkıya bağlı hakkını kullanmasıdır. Önemli olan nokta ise bu istisnanın ayırt etme gücü olan çocuklar bakımından geçerli olmasıdır. Doktrinde bir görüş; ayırt etme gücüne sahip küçüklerin, kişisel verilerinin işlenmesine dair haklarını tek başına kullanabilmelerini savunmaktadır. Bu görüşe göre; somut olaya göre çocuğun ayırt etme gücünün mevcudiyeti değerlendirilmeli ve buna göre eylem alınmalıdır. Ancak; KVKK bu hususta bir hüküm getirmediğinden, bununla ilgili net bir yaş sınırı belirtmek mümkün değildir. Zira ayırt etme gücü nispi bir kavramdır.

    11/08/2020 tarihli ve 2020/622 sayılı kararında Kişisel Verileri Koruma Kurulu; 18 yaşını doldurmamış çocuğun babasının, çocuğa ilişkin sağlık raporunun silinmesi ile ilgili talebinde, babanın çocuk adına böyle bir talepte bulunabileceğini kabul etmiştir. Buna ek olarak, çocuğun da tek başına bu talepte bulunacağı da kabul edilmiştir. Zira Kurum burada çocuğun kişisel verilerinin korunması hakkını kullanmasını nispi kişiye sıkı sıkıya bağlı hak olarak kabul etmiştir.

    Yukarıdaki şekilde ayırt etme gücüne sahip küçüklerin, kişisel verilerinin işlenmesine dair haklarını tek başına kullanabileceklerini savunan bir görüş olsa dahi mevcut düzenlemeler ışığında, çocukların kişisel verilerinin işlenmesi noktasında, aydınlatma ile gerekmesi halinde açık rıza yükümlülüklerinin çocuğun yasal temsilcisine karşı yerine getirilmesi gerekecektir. Başka bir ifadeyle; bir çocuğun kişisel verisini işlemeden önce veri sorumlularının ilk önce çocuğun yasal temsilcisini aydınlatması ardından da gerekmesi halinde veri işleme süreci için yasal temsilcisinin açık rızasını alması gerekecektir.

    Bu noktada; doğrudan çocukları ilgilendiren kişisel veri işleme faaliyetlerinde, kişisel verilerin korunmasına dair haklar nispi kişiye sıkı sıkıya bağlı hak olarak kabul edildiğinden, yaşlarına bağlı olarak çocukların da anlayabilecekleri şekilde ayrıca aydınlatılmaları/bilgilendirilmeleri uygun olacaktır.

    Nitekim; Kurum tarafından yayımlanan çocukların kişisel verilerinin korunmasına ilişkin bir Rehber[1]’de de “Ürün ve hizmetin hitap edeceği kitle çocuklar ise aydınlatma yükümlülüğü kapsamında çocukların algı düzeyine uygun bilgilendirici metinler hazırlanmalı, gerekirse resim ve görsel efektlerle desteklenen daha anlaşılır, sade ve açık bir dil kullanılmalıdır.” denmektedir.

    Uluslararası Düzenlemeler

    Avrupa Birliği ülkeleri için doğrudan bağlayıcı olan ve 25 Mayıs 2018 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa Genel Veri Koruma Yönetmeliği’nin (“GDPR”) 8. maddesi bilgi toplumu hizmetlerinin sunulması bağlamında çocuklara ait kişisel verilerin işlenmesiyle ilgili düzenlemeler içermektedir. İşbu madde uyarınca çocuğa ait kişisel verilerin işlenmesi için çocuğun en az 16 yaşında olması aranmış olup, belirlenen bu yaştan küçük çocukların kişisel verilerinin işlenebilmesi için yasal temsilcilerinin izni gerekmektedir. Üye devletler bu yaşı 13’e kadar indirebilmektedir. Buna ek olarak veri sorumlusuna bu gibi durumlarda, mevcut teknoloji göz önünde bulundurularak ebeveyn tarafından onay verilip verilmediğini doğrulamak için makul çabayı gösterme yükümlülüğü verilmiştir.

    Amerikan hukukunda da özel bir kanun (Children’s Online Privacy Protection Act) ile çevrimiçi sistemler dâhilinde işlenen çocuklara ait kişisel veriler hakkında düzenlemeler getirilmiştir. İlgili kanuna göre; 13 yaşından küçük olmamak şartı ile çocuklar kendilerine ait kişisel veriler hakkında tasarrufta bulunma hakkına haiz olup 13 yaşından küçükler için ise velilerinin rızasının alınması şart koşulmuştur.

    Sonuç

    KVKK’de çocukların kişisel verilerinin işlenme süreciyle ilgili özel bir düzenlenme yer almamaktadır. GDPR madde 8’e benzer bir hüküm 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda bulunmamaktadır. Dolayısıyla; mevcut düzenlemeler çerçevesinde, çocukların kişisel verileri işlenirken aydınlatma ile gerekmesi halinde açık rıza yükümlülüklerinin çocuğun yasal temsilcisine karşı yerine getirilmesi gerekecektir.

    Doğrudan çocukları ilgilendiren kişisel veri işleme faaliyetlerinde ise, yaşlarına bağlı olarak çocukların da anlayabilecekleri şekilde ayrıca aydınlatılmaları/bilgilendirilmeleri uygun olacaktır.

    BAŞAK AYGÜN AYKUT

    AHMET DEMİRTAŞ